ULUSLARARASI ARABULUCULUK SEMPOZYUMUNA KATILDIK
ULUSLARARASI ARABULUCULUK SEMPOZYUMUNA KATILDIK

Adalet Bakanlığı, Yargıtay, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen Uluslararası Arabuluculuk sempozyumu Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı Bilal Uçar'ın katılımıyla İstanbul'da gerçekleşti. Salihli Ticaret Borsamızı temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Yetiş Aksoy, Yönetim Kurulu Üyesi M. Emin Deniz ve Genel Sekreter Turan Yalçın katılım gösterdi.

Sempozyumda konuşan Bakan Yardımcısı Uçar, Bakanlıkça gerçekleştirilen yargıdaki iş yükünü azaltmak ve yargılamayı hızlandırma reform çalışmalarının sürdüğünü söyledi.

Bakan Yardımcısı Uçar konuşmasında şu konulara değindi:

“ Adalet Bakanlığı olarak Türkiye'nin adalet politikalarını oluşturulması, geliştirilmesi, sorunlarının çözülmesi ve daha iyi bir adalet hizmetinin sunumu bakımından altyapının ve üstyapının hazırlanması konusunda anayasa ve yasalarımızın verdiği görevleri yerine getirmekle mükellefiz.

Yusuf Has Hacib ünlü eseri Kutadgu Bilig'de "Adâlete istinat eden kanun, bu göğün direğidir; kanun bozulursa gök yerinde duramaz” sözleri ile hukukun üstünlüğünü ve adaletin önemini veciz şekilde ifade etmiştir.

Hz Mevlana ise “Adâlet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek. Adâlet, bir nimeti yerine koymaktır; su emen her kökü sulamak değil. Zulüm nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır" sözleri ile adaleti ve adaletin tecellisini beyan etmiştir.

Yine kılıcı ile dünyaya nizam veren Kanuni Sultan Süleyman ise "Kılıcın yapamadığını adalet yapar" sözleri ile bütün insanlığa ve bizlere yol gösterici olmuştur.

Ülkemizde yargı ile ilgili konular uzun yıllardır tartışmaların odak noktasında bulunmaktadır. Yargının vazgeçilmez ve tartışılmaz görevi ise evrenin ruhu olan ve mülkün temeli olan adaletin en doğru ve en hızlı şekilde tecelli etmesini sağlamaktır.

"Geciken adalet,adalet değildir" sözü halk arasında makes bulmuş, dillerde pelesenk olmuş bir sözdür.

Evet, geciken adalet, adalet değildir ve adaletin gecikmeden tecelli etmesi için bütün devlet kurumların yasamanın, yürütmenin ve yargının üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmesi zorunluluktur.

Yargımızın en önemli sorunlarının başında uzayan yargılama süreçleri gelmektedir. Uzun yargılama süreçlerinden şikayet etmeyen vatandaşımız yoktur ve bu şikayetler haklıdır da.

Eğer vatandaşlarımızı makul sürede yargıdaki işlerini halledebilecek bir imkana kavuşturmazsak sonuç ne olursa olsun vatandaşımızın adil yargılanma hakkını ihlal etmiş oluruz. Türkiye’de yargıya olan güveni olumsuz etkileyen, milletimizin yargıya olan şikayetlerini en yüksek noktada olduğu konuların başında yargılanmanın uzunluğu ve makul sürede yargılanmaların sonuçlandırılamamasıdır.

Atasözlerimizde, deyişlerimizde, şiirlerimizde, şarkılarımızda türkülerimizde filmlerimizde ve haberlerimizde uzayan davalara ilişkin eleştiriler, şikayetler ve serzenişler eksik olmamaktadır. Rahmetli Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı Davacı filmini izlemeyen yoktur aramızda.

Adalet Bakanlığı olarak uzun yargılama süreçlerini kısaltmak için son yıllarda önemli adımlar attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz.

Yargıyı hızlandırmaya yönelik çok önemli adımları önümüzdeki günlerde atma hazırlıklarımızın son aşamaya geldiğini açıklamak istiyorum.

Bunlardan bazılarını önümüzdeki günlerde TBMM'ye sevk edeceğiz ve  3 ayrı paket halinde Türkiye kamuoyunun gündemine  taşıyacağız.

Bu adımlardan birisi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapacağımız değişikliklerle, ceza yargısında yargıdaki iş yükünü azaltacak ve yargılamayı hızlandıracak adımlar atacağız.

Hukuk Muhakemesi Kanunu'nda yapacağımız bazı değişikliklerle hukuk yargılamasında iş yükünü azaltacak ve yargılamayı hızlandıracak adımları hayata geçireceğizç.

Son olarak İdari Yargılama Usul Kanunu'nda yapacağımız değişikliklerle idari yargıya yargılamayı hızlandıracak ve yargıdaki iş yükünü azaltacak son derece önemli adımları hayata geçireceğiz.

Ceza Muhakemesinde getireceğimiz düzenlemelerle ön ödemenin kapsamını genişleteceğiz.  Bazı konuları ön ödeme kapsamında daha mahkemeye taşımadan konuyu çözmeyi hedefliyoruz. Bu ciddi anlamda bir iş yükü azalmasına yol açacaktır.

İkinci olarak ceza muhakemesinde yer alan uzlaşma müessesenin adını uzlaştırma olarak değiştiriyor, uzlaştırma kapsamına giren suçları da artırıyoruz.

Üçüncü olarak ceza muhakemesinde basit yargılama usulü dediğimiz usulü de hukuk sistemimizin içine taşımaya karar verdik.

Yargıdaki iş yükünü azaltılması kapsamında yine bu yıl faaliyete girecek olan İstinaf Mahkemelerimiz çok önemli bir görevi icra edecektir.

Biraz önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu ifade etti çek ve iflas kanunda çok önemli değişiklikler yakın zamanda Meclisimizin gündemine gelecektir.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız ile ortaklaşa hazırladığımız kanun tasarısı ile ticaret erbabı açısından büyük önem taşıyan çek karneleri ile ilgili önemli bir adımı atıyoruz.

Ticaret hayatımızı açısından büyük önem taşıyan İcra ve İflas Kanunu'nun günümüzün ihtiyaçlarını da göz önüne alınarak baştan sona yeniden yazılmasına yönelik çalışmalarımız ise bakanlıkta devam ediyor.

Yargının iş yükünün azaltılması konusunda attığımız diğer önemli bir adım ise Arabuluculuk müessesedir.

Arabuluculuk, uyuşmazlıkların mahkeme önüne gelmeden daha az giderle daha seri ve çok kısa sürede çözülebilmesine imkan sağlayan bir çözüm yoludur.

Dünyanın birçok ülkesinde uygulansa da özellikle Avrupa’da arabulucuğun yargılama sistemi içerisinde çok önemli bir noktaya geldiğini söylemek istiyorum. Bu konu toplumsal bir bilinçle de alakalıdır. Biraz önceki konuşmacı arkadaşlarda bahsettiler. Bizim kültürümüzde uzlaşma zaten var. Dolayısıyla bizim toplumumuz çok alışkın. Müeseseyi kurarken sağlam temeller üzerine hakikaten hiç bir ön yargı ile yaklaşmadan, tüm bileşenlerin katkısıyla özverisiyle işletmek zorundayız.

Arabuluculuk müessesesi kaybedeni olmayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Arabuluculuk sayesinde zamandan ve dava masraflarından önemli ölçüde tasarruf etmek mümkün olabilecektir.

Arabuluculuk, toplumsal barışa ve özellikle ticari, işçi ile işveren, aile ve komşular arasındaki barışa önemli ölçüde katkı sağlamaktadır.

Arabuluculuk, özünde uzlaşma kültürü olan toplumumuza uzak bir müessese de değildir. Geçmişimizde uygulanan bir sistemdir. Komşularımız, esnaflarımız, işçi ve işverenlerimiz arasında uzlaşma kültürü yaygındır. Ahilik teşkilatı 800 yıl öncesinden başlamak üzere esnaflarımız arasında barışa katkı sağlamıştır.

22 Haziran 2012 tarihinde Hukuk İşleri Genel Müdürlüğümüz bünyesinde kurulan Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından, arabuluculuk hakkında kamuoyunda ve yargımızda farkındalığın oluşturulması ve artırılması, arabuluculuk müessesesinden etkin ve verimli bir şekilde faydalanılması için yoğun çalışmalar yürütülmektedir.

Arabuluculuk ile amaçlanan uyuşmazlıkların dava yoluyla çözümü yerine tarafların kendi iradeleri ile uyuşmazlığa son vererek toplumsal barışın korunmasını sağlamak ve buna bağlı olarak da toplumda uzlaşma kültürünün yerleşmesini ve mahkemelerin iş yükünün azalmasına imkân sağlamaktır.

Ülkemizde son 14 yılda sağlanan istikrar ortamı, artan nüfus ve gelişen teknolojinin de etkisiyle ekonomi hızla büyümekte,  yeni iş alanları ortaya çıkmakta ve iş yapma şekilleri sürekli değişmektedir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 yılı Ocak ayı istatistikleri itibariyle, ülkemiz 14.418.067 aktif sigortalı işçi sayısı ve 1.710.243 işyeri sayısı ile dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer almaktadır. Bu büyümeye bağlı olarak ekonomik yapı içinde yer alan işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıkların çeşit ve sayısı da ciddi oranda artış göstermektedir.

2015 yılında ilk derece mahkemelerimizde işçi ve işverenler arasında yaklaşık 600.000 dava görülmüştür.  Bu sayı tüm ilk derece hukuk mahkemelerinde görülmüş olan dosya sayısının % 18'ine tekabül etmektedir. Bu oran hiç şüphesiz temyiz merci olan Yargıtay' a da yansımaktadır.

2015 yılında Yargıtay'ın tüm hukuk dairelerine gelen toplam 751.543 dosyanın %31'i, yani 230.199 dosya, sadece iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davalara bakmakla görevli bulunan 5 hukuk dairesi tarafından görülmüştür.

Ülkemizde 293 tane iş mahkemesi faaliyette olup, bu mahkemelerde 356 hâkim görev yapmaktadır. Ayrıca ülkemizdeki asliye hukuk mahkemelerinden 767'si iş mahkemesi sıfatıyla işçi ve işveren arasındaki davalara bakmaktadır.

İş mahkemelerinde bir davanın ortalama görülme süresi 2015 yılında 431 gün olup, bu süre ülkemizde bir hukuk davasının ortalama görülme süresinin üstünde bulunmaktadır. 2015 yılında sulh hukuk mahkemesinde görülen davaların ortalama görülme süresi 90, asliye hukuk mahkemesinde görülen davaların ortalama görülme süresi 282 gün olarak belirlenmiş; tüm hukuk davalarında ortalama süresi ise 218 gün olarak tespit edilmiştir.

İş davalarının Yargıtay'da ortalama görülme süresi ise 1-1,5 yıl olarak gerçekleşmektedir. Bu cümlelerden hareketle işçi ve işverenlerin birbirlerine karşı açmış oldukları davalarda karar verilmesi ve bu kararın kesinleşebilmesi için ortalama 2-2,5 yıl gibi bir sürenin geçmesi gerekmektedir.

Gerek ilk derece mahkemelerinde gerek Yargıtay’da geçen bu süreler, bireylerin makul sürede yargılanma haklarının ihlali tehlikesini de ortaya çıkarmaktadır.

İş mahkemelerinde çözümlenen uyuşmazlıkların yapısı, tarafların konuyu müzakere ederek anlaşmaları suretiyle çözümlenmeye son derece uygundur.

Bu kapsamda Bakanlığımız bünyesinde faaliyette bulunan Arabuluculuk Daire Başkanlığının uygulamalarına ilişkin yayınlamış olduğu istatistiklere baktığımızda iş hukuku uyuşmazlıklarının alternatif çözüm yöntemleri ile çözülmeye son derece müsait olduğunu görebilmekteyiz. Buna göre 2013 yılı Aralık ayından 16 Nisan 2016 tarihine kadar arabulucular tarafından çözülen uyuşmazlık sayısı 2404 olup, bunun %71'ini iş uyuşmazlıkları oluşturmaktadır. Ayrıca gelen iş uyuşmazlıklarında anlaşma sağlama oranı %95'ler gibi son derece yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Sicile kayıtlı 2684 arabulucu, bu uyuşmazlıkları çözmüştür.

64. Hükümetin 2016 Yılı Eylem Planı kapsamında, Bakanlığımızın sorumluluğu altında 6 ay içinde gerçekleştirilmesi öngörülen reformlar arasında "İş mahkemelerinin yapısı ve işleyişi gözden geçirilecek" eylemi ile 1 yıl içinde gerçekleştirilmesi öngörülen reformlar arasında yer alan "İş uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin hukuk sistemimize kazandırılması için çalışma yapılacak" eylemleri bulunmaktadır.

Bakanlık olarak şimdi yeni bir adım atmaya daha hazırlanıyoruz.   "İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı Taslağı" hazırlanmıştır. Taslak 23/03/2016 tarihi itibariyle ilgili kurum ve kuruluşların görüşüne sunulmuş ve kamuoyunun erişimine açılmıştır.

Taslakla 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır. Yeni İş Mahkemeleri Kanunuyla iş mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usulleri ile zorunlu arabuluculuğa ilişkin hükümler düzenlenmektedir.

Taslağın getirdiği en önemli yenilik bir kısım iş uyuşmazlıkları yönünden mahkemede dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirmesidir.

Bu kapsamda kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan "işçi alacağı" ile "işe iade" talebiyle açılacak davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu olacaktır.

Yaptığımız araştırmada toplam iş uyuşmazlıklarının %60’nın işçi alacağı ile işe iade talepli davalardan oluştuğunu görmekteyiz. 2015 yılı itibariyle yaklaşık 600 bin iş uyuşmazlığı doğduğuna yukarıda değinmiştim. 2015 yılı verilerinden hareketle taslakla, işçi alacağı ve işe iade davası olarak yaklaşık 355 bin dosyanın arabulucuya gitmesi söz konusu olacaktı.

Mevcut uygulamada iş uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculukta anlaşma oranının %95 olduğunu söylemiştim. Taslakla getirilecek olan zorunlu arabuluculukta arabulucu aşamasında anlaşma oranının %50 olacağını varsaydığımızda dahi 180 bine yakın dosyanın arabulucular tarafından çözülmesi söz konusu olacaktır. Bu durumda yılda 87 iş mahkemesi tarafından görülen işin arabulucular tarafından görüleceği değerlendirilmektedir.

Dolayısıyla bu kadar dosyanın mahkeme sistemine girmeden çözülmesiyle yargının iş yükü azalacak ve devletin bu dosyalar için yaptığı masraf azalacaktır. 2015 yılı Türkiye mahkemeler bütçesine tahsis edilen ve harcanan miktarın 4 milyar 780 milyon Türk Lirasını aştığını düşündüğümüzde bu masrafı azaltmak için yapılacak her türlü çalışmanın kıymetli olduğunu ifade etmek isterim.

 

10 Mart 2016 tarihi itibariyle ihtiyari arabulucuda çözümlenen 1425 iş uyuşmazlığında tarafların üzerinde anlaştıkları toplam bedel 18 milyon 130 bin Türk Lirası civarındadır. Buna göre mevcut uygulamada ihtiyari arabulucuda çözümlenen iş uyuşmazlıklarının ortalama maddi değerinin yaklaşık 12 bin 720 Türk Lirası olduğunu söyleyebiliriz.

Mevcut uygulamadaki ihtiyari arabuluculuğa baktığımızda işçi - işveren uyuşmazlıklarının % 85'inin bir gün ve bir günden daha az bir sürede çözüldüğünü görmekteyiz. Hem bu süreler hem de taslakla getirilen süre dikkate alındığında, işçi ve işverenlerin bundan sonra haklarına kavuşmak için yıllarca beklemesine gerek kalmayacağını değerlendirmekteyiz.

Halen kamuoyunun erişim ve görüşüne açık olan taslakla ilgili, Bakanlığımıza gelecek görüş ve öneriler titizlikle değerlendirilecektir. İlgili kurum ve kuruluşların taslak ve muhtemel uygulamayla ilgili görüşleri de bizim için çok kıymetlidir. Gelen tüm görüş ve önerileri değerlendirip metne son şeklini vereceğiz ve tasarımızı TBMM’ye sunacağız. TBMM aşamasında da katılımcı bir anlayışla metnin olgunlaşmasına ve yasalaşmasına gayret edeceğiz.”

Sempozyumda Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit,TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ve TBB Başkanı Metin Feyzioğlu da birer açılış konuşması gerçekleştirdi.